sistemin "kafası" karışık
türk parlamenter sisteminin hem yönetimde ikiliğe hem zayıf ve kısa ömürlü hükümetlere açık olduğu kendi tarihinde yazılı..
seçimlerin yapılması akabinde ortaya çıkan tablonun hem çeşitli partilerin hem o partilere nufuz edebilen değişik odakların uzun süren bir çatışması ve tehdit şantaj gibi demokrasi siyaset dışı yöntemlerle istikrarsız bir yönetim ortaya çıktığı da aşikar..
yönetimde ikilik ise cumhurbaşkanının sembolik yetkileri olduğu retoriğiyle üstü örtülmeye çalışılsa da ne ideolojisini ne baş komutanlığını ne kabineyi onaylama yetkisini ne kanunların son onay merci olarak bu yetkilerini kullanmayan ve sembolik cumhurbaşkanlığı yapanda çıkmamış..zira yetkileri bir hayli fazla ve bir insan cumhurbaşkanı oldum diye saksı bitkisi haline gelememekte. bu ne sezer ne demirel ne özal ne inönü ne atatürk döneminde böyle olmuş..
fiilen şekillenen ise zaten koaliyon ve değişik ayak oyunlarının içinden çıkmış olan zayıf başbakan birde görevleri arasına cumhurbaşkanı ile uyum misyonu eklemekte..bunun ne derece zor olduğunu ise önceki cumhurbaşkanlarının hepsi ve başbakanların hepsi ifade etmekte..
hal böyleyken bu sistemin devamını canı ve sonra varlığı pahasına muhafaza etmenin akılla mantıkla izanla açıklanması mümkün görünmemekte. ne bir kutsal yanı ne işlevsel bir yanı ne ahlaki bir önemi nede rejimin kendisiyle doğrudan alakası olan bu "hükümet sistemini" değiştirenlere direnmenin anlaşılır yanı olmadığı gibi siyaseten de bir karşılığı yok..
zira sistemin kafasının karışık olması karar alma hızını kalitesini istikrarı ve kalkınma hızını etkilemekte. bunun en bariz örneğini 7 haziran 1 kasım arası tecrübe edildi denebilir..işte bu mahzurları göz önüne alıp sistemi rehabilite etmek elzem. aksi halde kafası karışık bir sistemi ne türkiye ne bu millet ne bu coğrafya ne de dünya kaldıramaz..
seçimlerin yapılması akabinde ortaya çıkan tablonun hem çeşitli partilerin hem o partilere nufuz edebilen değişik odakların uzun süren bir çatışması ve tehdit şantaj gibi demokrasi siyaset dışı yöntemlerle istikrarsız bir yönetim ortaya çıktığı da aşikar..
yönetimde ikilik ise cumhurbaşkanının sembolik yetkileri olduğu retoriğiyle üstü örtülmeye çalışılsa da ne ideolojisini ne baş komutanlığını ne kabineyi onaylama yetkisini ne kanunların son onay merci olarak bu yetkilerini kullanmayan ve sembolik cumhurbaşkanlığı yapanda çıkmamış..zira yetkileri bir hayli fazla ve bir insan cumhurbaşkanı oldum diye saksı bitkisi haline gelememekte. bu ne sezer ne demirel ne özal ne inönü ne atatürk döneminde böyle olmuş..
fiilen şekillenen ise zaten koaliyon ve değişik ayak oyunlarının içinden çıkmış olan zayıf başbakan birde görevleri arasına cumhurbaşkanı ile uyum misyonu eklemekte..bunun ne derece zor olduğunu ise önceki cumhurbaşkanlarının hepsi ve başbakanların hepsi ifade etmekte..
hal böyleyken bu sistemin devamını canı ve sonra varlığı pahasına muhafaza etmenin akılla mantıkla izanla açıklanması mümkün görünmemekte. ne bir kutsal yanı ne işlevsel bir yanı ne ahlaki bir önemi nede rejimin kendisiyle doğrudan alakası olan bu "hükümet sistemini" değiştirenlere direnmenin anlaşılır yanı olmadığı gibi siyaseten de bir karşılığı yok..
zira sistemin kafasının karışık olması karar alma hızını kalitesini istikrarı ve kalkınma hızını etkilemekte. bunun en bariz örneğini 7 haziran 1 kasım arası tecrübe edildi denebilir..işte bu mahzurları göz önüne alıp sistemi rehabilite etmek elzem. aksi halde kafası karışık bir sistemi ne türkiye ne bu millet ne bu coğrafya ne de dünya kaldıramaz..
Yorumlar
Yorum Gönder