kamu diplomasisi
geçtiğimiz yüzyılın devlet ve uluslararası örgütler odaklı dünya algısının zamanla ne kadar pekiştiğini ve 21. yüzyılın gerçeklerine uymasa bile halen varlığını sürdüğünü görmek bunun ciddiyetini koruyan bir problem olduğunu anlamaya yetmekte.
bu durum yani ulusçuluk anlayışının halen hakim olması ve ulusların halen kendi içinde homojen bir ve bütün olduğu algısı devlet ve devlet adamlarını halen en belirleyici unsur olarak ortaya sunmakta. bu da kamu diplomasisini unutturan hatta ulusların kendi içinde ne kadar heterojen birlik ve bütünlükten yoksun olduğu hakikatini örtmeye çalışmakta.
21. yüzyılın başında ise ulusçuluk, devlet ve kurum odaklı anlayışın kıfayeti iyice azalmakta. zira göç, teknoloji, ulaşım, uluslararası ticaret, turizim, iletişim ağları, eğitim, kültürel sanatsal ve entellektüel etkileşim paylaşım toplumların birbiriyle devlet ve kurumlar dışında çok farklı dinamiklerle iletişimde olmasını beraberinde getirmekte. psikolojik etkileşimi ise ne ulus devlet kurumları ne uluslararası kurumlar engelleyememekte.
bu durum kamu diplomasinin araçlarını muazzam ölçüde artırmakla beraber siyaset kurumu bu dinamiklere uyum göstermediği ölçüde problem oluşturmakta.
yıllar içinde yerleşik bir anlayış olan bu ulus devlet ve kurum odaklı durum ancak kamu diplomasisi ile onu da devletler eliyle değil toplumlar eliyle sürdürmek sorunu küçültecek ve siyaset kurumunu değişime yumuşamaya gerçekleri görmeye itebilecektir.
yoksa kamu diplomasisini dar manada dış işleri bakanlıklarının bir enstrumanı olarak görmek yine bizi devlet ve kurum odaklı bir anlayışa saplayabilecektir.
geçtiğimiz yüzyılın ulus develet anlayışını vicudun sadece başı olması gereken siyaseti, kalbi nefsi ruhu bedeni tahakküm altına alan bir hadsiz aygıt olarak görmek mümkün. kalbin nefsin ruhun kendi dinamiklerini yok ederek onları araçsallaştıran bu totaliter anlayış hem bu yükü kaldıramamakta hemde zorbalığa sebep olmakta. devlet "vicudun başı" olarak kendi sınırlarında kalması kalbi ruhu ve nefsi kendi dinamikleri içinde özgür ve üretken hale getirmekte. bu haliyle kamu diplomasisi devleti kendi yerine sınırlarına almakta etkili ve dolaylı bir yöntem denebilir. hem ülke içinde hem ülkelerarası ilişkilerde.
bu durum yani ulusçuluk anlayışının halen hakim olması ve ulusların halen kendi içinde homojen bir ve bütün olduğu algısı devlet ve devlet adamlarını halen en belirleyici unsur olarak ortaya sunmakta. bu da kamu diplomasisini unutturan hatta ulusların kendi içinde ne kadar heterojen birlik ve bütünlükten yoksun olduğu hakikatini örtmeye çalışmakta.
21. yüzyılın başında ise ulusçuluk, devlet ve kurum odaklı anlayışın kıfayeti iyice azalmakta. zira göç, teknoloji, ulaşım, uluslararası ticaret, turizim, iletişim ağları, eğitim, kültürel sanatsal ve entellektüel etkileşim paylaşım toplumların birbiriyle devlet ve kurumlar dışında çok farklı dinamiklerle iletişimde olmasını beraberinde getirmekte. psikolojik etkileşimi ise ne ulus devlet kurumları ne uluslararası kurumlar engelleyememekte.
bu durum kamu diplomasinin araçlarını muazzam ölçüde artırmakla beraber siyaset kurumu bu dinamiklere uyum göstermediği ölçüde problem oluşturmakta.
yıllar içinde yerleşik bir anlayış olan bu ulus devlet ve kurum odaklı durum ancak kamu diplomasisi ile onu da devletler eliyle değil toplumlar eliyle sürdürmek sorunu küçültecek ve siyaset kurumunu değişime yumuşamaya gerçekleri görmeye itebilecektir.
yoksa kamu diplomasisini dar manada dış işleri bakanlıklarının bir enstrumanı olarak görmek yine bizi devlet ve kurum odaklı bir anlayışa saplayabilecektir.
geçtiğimiz yüzyılın ulus develet anlayışını vicudun sadece başı olması gereken siyaseti, kalbi nefsi ruhu bedeni tahakküm altına alan bir hadsiz aygıt olarak görmek mümkün. kalbin nefsin ruhun kendi dinamiklerini yok ederek onları araçsallaştıran bu totaliter anlayış hem bu yükü kaldıramamakta hemde zorbalığa sebep olmakta. devlet "vicudun başı" olarak kendi sınırlarında kalması kalbi ruhu ve nefsi kendi dinamikleri içinde özgür ve üretken hale getirmekte. bu haliyle kamu diplomasisi devleti kendi yerine sınırlarına almakta etkili ve dolaylı bir yöntem denebilir. hem ülke içinde hem ülkelerarası ilişkilerde.
Yorumlar
Yorum Gönder