milliyetçilik anlayışı ve ulusalcılık
milliyet kavramı bize Hz. İbrahim'den Efendimizden selçuklu ve osmanlıdan türkiyenin kuruluşundan bugüne gelmiş muhtevası güzelliklerle dolu bir kavram.
modern zamanların hakim ulusalcılık anlayışınn ise kavmiyetçilikten cahiliyeye cahiliyeden ortaçağa oradanda sömürgecilikten haçlı savaşlarından modern avrupaya kadar çok değişik bir muhteva ile bu çağa miras olduğunu söylemek gerek..
milliyetçilik kavramında birlik beraberlik dirlik dayanışma gönülbirliği sevgi saygı samimiyet yardımlaşma gibi temel güzellikler haiz olması yanında haniflik temel dinamiği oluşturmakta ve millet kavramı bu haliyle tam olarak müslümanların bir arada yaşama ahlakı ve anlayışıyla ortaya çıkmakta..
ulus ve ulasalcılık içinde ise çıkar ilişkileri, ortak düşmana karşı beraber hareket etme, savaş dışında ise insanların birbirinin kurdu olduğu, vahşi, manen paramparça, riya ve kibrin temel dinamik olduğu ve çoğunlukla aşırılıkların kök saldığı sapkın bir toplum ortaya çıkmakta..
zira millet birbirini destekler bir sıhhat içinde birliği güzelliği kültürü ve medeniyeti inşa ederken mutlu huzurlu müreffeh denebilir..
oysa ulus herkesin "egoist" olduğu birbiriyle vahşi ve ahlaksızca savaştığı bir "society" ortaya çıkarmakta..
bu ulus anlayışının ise modern zamanlarda hemen her topluma hakim olduğunu "millet" kavramını kullananların bile aslında ulustan bahsettiği bir yaygın vaka mevcut.
bu vaka çıkar ilişkisini aileye dek indirmekte, aynı ulustan kişileri kavgasını meşrulaştırmakta..
ahlak olarak ise Peygamberlere itaat edilip öğrenilip amel edildiğini söylemek zor..
ulusçuluktan doğan kibrin bu "milleti" nerelere sürükleyebileceğini ise günümüzde açıkça görmek mümkün..
kendi ahlak ve din anlayışı bulunan ulus ve bireylerin tutumu ise yaygınlaşıp topluma hakim olmakta..
bu denli tehlikelere açık ulusçuluğun milliyetçiliğe gerçek manada dönmemesi ise dünyayı yaşanmaz hale getirmiş ve getirecek unsurlardan biri..
modern zamanların hakim ulusalcılık anlayışınn ise kavmiyetçilikten cahiliyeye cahiliyeden ortaçağa oradanda sömürgecilikten haçlı savaşlarından modern avrupaya kadar çok değişik bir muhteva ile bu çağa miras olduğunu söylemek gerek..
milliyetçilik kavramında birlik beraberlik dirlik dayanışma gönülbirliği sevgi saygı samimiyet yardımlaşma gibi temel güzellikler haiz olması yanında haniflik temel dinamiği oluşturmakta ve millet kavramı bu haliyle tam olarak müslümanların bir arada yaşama ahlakı ve anlayışıyla ortaya çıkmakta..
ulus ve ulasalcılık içinde ise çıkar ilişkileri, ortak düşmana karşı beraber hareket etme, savaş dışında ise insanların birbirinin kurdu olduğu, vahşi, manen paramparça, riya ve kibrin temel dinamik olduğu ve çoğunlukla aşırılıkların kök saldığı sapkın bir toplum ortaya çıkmakta..
zira millet birbirini destekler bir sıhhat içinde birliği güzelliği kültürü ve medeniyeti inşa ederken mutlu huzurlu müreffeh denebilir..
oysa ulus herkesin "egoist" olduğu birbiriyle vahşi ve ahlaksızca savaştığı bir "society" ortaya çıkarmakta..
bu ulus anlayışının ise modern zamanlarda hemen her topluma hakim olduğunu "millet" kavramını kullananların bile aslında ulustan bahsettiği bir yaygın vaka mevcut.
bu vaka çıkar ilişkisini aileye dek indirmekte, aynı ulustan kişileri kavgasını meşrulaştırmakta..
ahlak olarak ise Peygamberlere itaat edilip öğrenilip amel edildiğini söylemek zor..
ulusçuluktan doğan kibrin bu "milleti" nerelere sürükleyebileceğini ise günümüzde açıkça görmek mümkün..
kendi ahlak ve din anlayışı bulunan ulus ve bireylerin tutumu ise yaygınlaşıp topluma hakim olmakta..
bu denli tehlikelere açık ulusçuluğun milliyetçiliğe gerçek manada dönmemesi ise dünyayı yaşanmaz hale getirmiş ve getirecek unsurlardan biri..
Yorumlar
Yorum Gönder